Powered By Blogger

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Para? Cash olsun!

Yahu günlerin nasıl geçtiğini hakikaten anlamıyorum, desem. Bunu okuyan kişiler evet aramıza hoş geldin diyebilir. Bazen yaşadığımız zorlukları yaşarken, sanıyoruz ki bunlar sadece bizim başımıza geliyor. Evet herkesin derdi kendine büyük ama, bazen bizden daha kötü durumda olanlar bize teselli olabiliyor. Bu da dünyanın en ironik insanlık hesaplaşması bence. Yani bir yanınız kimsenin kötü bir şeyler yaşamasından memnun olamıyor ama bir tarafınızda iyi ki benim başıma gelmedi diyor. Keşke kimsenin başına gelmese çok kötü şeyler ama geliyor işte. Daha önce kimse size söylemediyse ben söyleyeyim; Hayat adil değil. Bazen düşünmeden edemiyorum belki bunu herkes sık düşünür ama söyleyemez. Şu an ben bu yazıyı yazarken süper lüx yatıyla boğazda gezenler var, beş yıldızlı bir otelde tatil yapanlar, manzaralı süper lüx dairesinde sevgiliyle beraber olanlar, aynaya baktığında çağla şikel gibi vücudu olanlar, kendi adaları, uçakları olanlar, acayip zengin adamlar var be! Ben ne yapıyorum? Sanki bu yazdıklarımı okuyup, beni umursayan varmış gibi buraya bir şeyler yazıyorum. En önemlisi engelleyemediğim bir iç güdüyle bu insanlara özeniyorum. Benden ne farkları olduğunu deli gibi merak ediyorum. Bunlar klasik gelebilir ama evet, yapacak bir şey yok merak ediyorum ya! Çok parayla istedikleri kapıyı istedikleri zaman açabilen insanların o konuma nasıl geldiklerini ve benden farklı ne düşündüklerini çok merak ediyorum. Belki o farkı bulsam bende onlar gibi olabilirim diye düşünüyorum. Ama sonra küçüklüğümüzden beri annemin kulağıma fısıldadığı şeyler geliyor. Onlar da mutlu değildir. E vardır herkesin bir derdi. Paranın çözemeyeceği, elde edemeyeceği şeyler vardır. Falan filan. Annemin bir lafı var hiç unutmam "çok laf yalansız, çok para haramsız olmazmış" der. Der de sadece der işte. Bu sözü de ancak bu işin "çok laf" kısmını elinde tutanlar söyler. E çok parayı elimize geçiremedik ki arkadaş, oturup düşünelim bunda birinin hakkı var mıdır diye? İsteklerim artıyor, daha iyi eğitim, daha çok eğitim, onu da öğreneyim, bunu da yapayım, o okula da gideyim diyorum. Ama sadece laf. Çünkü bu ülkede eğitim almakta paraya bakıyor, geriye kalan her şey de. Evet insanların gerçek sevgisini parayla kazanamıyorsunuz ama o adamlarda süper lüx dairelerinde otururken sizin sevginizi kazanmayı çokta düşünmüyorlar bence. Eğer birazcık para kazanabilsem, köyde duran viraneye dönmüş, çocukluğumun geçtiği o evi adam ederdim. Eski günlerde ki gibi pencerenin önüne koca bir sedir koyar, salı pazarını izlerdim. Pazardan karpuz alırdık, balkonda yemek yerdik. Çaylarımız yudumlarken şöyle serin bir rüzgar eserdi, ürperirdik ama içeri geçmezdik. Yağmurlu havalarda damlaların sesini dinleyerek uyuya kalırdım o sedirde. Belki çıkıp bir kaç arkadaş bulup saklambaç oynamaya bile kalkabilirdim. Sırf bu duyguları yaşamak için elimde para olmasını isterdim. Dedemin bana yaptığı ayranların anısını yaşatmak için. Bahçeye soğan, maydanoz ekmek için. Kim bilir belki bir gün yaparım. O zaman bende kendi süper lüx dairemde hayattan başka bir şey beklemeden yaşar giderdim. Belki tek beklentim bahçede ki ağaçların daha çok meyve vermesi olurdu... Bir de kedim olurdu... Keşke kedim olsa...

Sevgi..Saygı...

15 Mayıs 2012 Salı

Çok uyudum, uyanmam gerek!

Bu kadar uzun zaman sonra, bir şeyler yazmak istedim çünkü; her insanın hayatında zor zamanlar oluyor. Ben bu zor zamanları her zaman kendi kendime aştım. Ama bu aralar bu konuda bir takım sıkıntılar yaşıyorum. Eğer hayatınızda bir şeyler yolunda gitmiyorsa, bir sorun var demektir ve o sorunu bulmak için insanın kendisine doğru soruyu sorması gerekir. Farkına varıyorum ki şu ana dek yanlış soruyu soruyorum, ama doğru soruyu da bulamadım. Hayatıma giren, çıkan, hayatımın içine eden adamlarla ilgili bir sorunum var ama asıl sorun bu değil. Sanırım asıl soru beni hayatımda biri olmalı yanılgısına götüren dayatmalar. Evet hayatınızda insanlar olmalı ama bir erkekle karşılıklı oturup konuşamıyorsanız ve hemen sevişmeye geçiyorsanız o insan size kısa süreli bir zevkten başka ne verebilir? Bana bunu yapmış bir erkeğe neden bu kadar kızgınım? Bilmiyorum. Belki bu kızgınlığın bir nedeni de kendime olan kızgınlığımla birleşmesidir. Çünkü sorunları asla tek bir kişi oluşturmaz. O insana bunu yapma fırsatını verdiyseniz, sizde de var. Neyse gelgelelim, madem bir blog açmışım tutupta benim hayatımı mahveden adamları anlatmanın ne anlamı var? Onları bu kadar önemsemenin ve hayatımın merkezinden çıkaramamamın ne anlamı var? Düşünüyorum da benim hayatımda sadece bu kötü şeyler mi oldu? Ben hiç mutlu olmadım mı? Neden onları hatırlayıp, onları yazamıyorum? Evet şu an yazamıyorum ama yazacağım. Çünkü beni ben yapan olaylar hayatıma giren erkekler değildi sadece, beni ben yapan bir ben var içimde. Bir kız var. Kadın olmaya çok erken vermiş bir kız ama bunda başarı olamadığını gördü. Şimdiye kadar bunun için üzülüyordum ama bir faydası görmedim. Üzülmek, depresyona girmek, bir ağlamak bir gülmek, bunlar bir işime yaramadı. Şimdi ne yapacaksın deseniz onu da bilmiyorum ama ne yapmamaya çalışacağımı biliyorum. Çok uzun bir aradan sonra dua ettim, ve çok acınası bir halde olduğumu söylemem gerek. Çünkü insanlar bir şeyler isterler ve farkında olmasalar da bunun için dua ederler, bu insanın doğasında var. Ama ben dedim ki "Allahım lütfen! Yalvarıyorum, sadece çevremdekilere bu kadar zarar vermemi önle!"
Çocukluk dualarımdan çok uzak bir dua... Nasıl bir yıkım beni bu hale getirdi? ve ben nasıl bunu bu kadar uzun süre görmezden gelebildim? 23 yaşındayım ama 43 yaşında gibi hissetmeye başladım, işin kötü yanı bir daha 23 olmayacağım. İşte insan böyle de olabiliyormuş demek ki, kendisini derinden etkileyen olaylar, hayatını bir düzene koyamama, büyük trajediler karşısında iyi görünmeye çalışmak ve her şey yolundaymış gibi davranmak beni yaklaşık 3 aylık bir süre içerisinde mahvetti. Verdiğim kiloları aldığımı falan geçtim, inanın artık gerçekten geçtim, müthiş bir hafıza kaybı, ne yaptığını hatırlamama, nereye gideceğini unutma, insanların isimlerini 2 dakika önce söylemelerine rağmen yanlış söyleme, konuşamama, sinir krizi geçirip kitapları yırtma.... Şişman olmak hayatta sadece sizi kaybolmaya sürekleyen bir yardımcı diyebiliriz. Bunun artık sadece şişmanlıkla ilgili olmadığına da kanaat getirdim. Eğer fiziksel görüntünüzden memnun değilseniz, hayatınızda olabilecek bütün olumsuzlukları buna bağlayabiliyorsunuz. Psikolojiniz sizi o noktaya getirebiliyor. Geçenlerde aklıma bir söz geldi ve onu facebook hesabımda yayınlamıştım; Ben bu hayatta ne dibe vurabiliyorum ne de yukarı çıkabilyorum, arada bir yerde asılı kaldım. Çünkü dibe de vursanız, zirveye de çıksanız gideceğiniz yol bellidir. Dibe vuran yukarı çıkar, zirvede olan aşağı iner. Ama o arada bir yerde araf'a takılırsanız, hareket edemez nefes alamazsınız. Çıkmak için yeni rüzgarlar, yeni işler ve yeni insanlar bekledim. Ama gelmiyorlar. Bende elimdekilerle yetinmem gerektiğini düşündüm ve bu araftan çıkmak için kendi rüzgarımı yaratacağım. Benimle 2 gece yattıktan sonra hayatımdan siktir olup giden ve kendisini kanatsız melek gösteren sik kafalı eski sevgilime bağımlı yaşamak ve yaşadıklarım için üzülmek beni bunaltıyor artık. Değiştirebilyormuyum olanları? Hayır. Onu seviyor muyum? Hayır. Geri dönse beraber olabilir miyiz? Mümkün değil. Eeee...
E o zaman siktir et be kızım! derler adama. E o zaman siktir ettim, bundan sonra anlatırsam bir kendimi anlatırım... Benim için en güzeli...


Sevgi...Saygı...