Powered By Blogger

27 Ekim 2011 Perşembe

Ne Hakanlar, Kaanlar gördük...


Bir adamın bir kadını aldatması ne kadar da sıradan geliyor. Çok basit… Çok kolay… Çok ezici… Bunun gerçekten doğurabileceği sonuçları, annemin yani ailemizin başına gelmeden önce çok yanlış yorumlamışım. Babam annemi aldatırsa, çok kızardım diyordum kendi kendime. Ne kadar çocukça bir düşünce. Bu kadar çocukça düşünebilecek kadar inanmışım babama demek ki. Bunu yapmayacağına çok inanmışım.
İşin aslı yıllardır annem babamı bir takım kadınlardan kıskanırdı. Evde devamlı bir tartışma söz konusuydu bu kıskançlıklar yüzünden. Bir ay bekler, sonra tekrar aynı yerden farklı farklı kadınlar kıskanılır. Babam annemi defalarca dövmüştür kardeşimin ve benim gözümün önünde. Çok küçük olduğum zamanlarda bile o an devleşirdi öfkem, kendimi birden aralarında bulurdum.
Kardeşim… Benim canım küçük kardeşim. Annemde babamda çalıştığı için ilkokul ikinci sınıftan beri onunla evde yalnız kaldık. Yemek yapmayı onun sayesinde öğrendim. İlk yumurtamı sevdiğimiz bir şeyler yiyelim beraber diye kırdım. Arkamdan gelen minik adımlar, benim gibi konuşmak, benim gibi giyinmek isteyen bir kıvırcık marul. O’na olan sevgimi tarif bile edemem. O’nun için neler yapabileceğimi ise kimse tahmin edemez.
Kardeşimle o telefon konuşmasını yaptığımda, sesinin titrediğini duydum. İşte tam o an kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Öfkem içimde patlayacaktı sanki de beni yok edecekti. Dışarı çıktım ve gidebileceğim en yakın zamana bilet aldım. Ben gidinceye kadar evde olanları tahmin etmek zor değil. Annemin yediği onca dayak ve üstüne üstlük artık tanınmaz hale gelen duyguları. Evet. Eve gittiğimde, annemin ne hissettiğini soracak olursanız, bunu ne o biliyordu ne de ben. Kardeşimin korkusu gözlerinden okunuyordu. Acaba bize ne olacak? Ben kardeşim fotoğrafları buldum demesine rağmen, buna yine de ihtimal vermedim. Annemin yıllardır yaptığı şeydi bu. Hep kıskanırdı ve olay yaratırdı. Sadece bu sefer birazcık abartmıştı.
Bir kız çocuğunun ilk gördüğü erkek motifidir baba. İlk aşık olduğu ve ilk sevgilisidir derler bazı yazarlar. Ben babama hiç aşık olmadım. Ama yine de o benim kahramanımdı. Sonuçta o benim babamdı. Annem bana karşı hep sert olmuştur, dövmüştür de beni çocukluğumda. Şimdi bu yazıyı okusa hiçbir şeyi de unutmuyorsun der. Anneme karşı hep daha geri plandaydım, onu severdim ama gösteremezdim. Çekinirdim. Babam bana hiç el kaldırmamıştır çocukluğum boyunca, kızmıştır sadece. Ama bana bir kere tokat atmıştı. Onu da hiç unutmuyorum. Küçükken o telefonla konuşurken bağıra çağıra vileda sopasının üzerinde hopluyordum. Sesimi diğer tarafa duyurmak istiyordum, bak ben buradayım, mutluyum. Ama konuşmanın sonunda babamdan bir tokat yemiştim. Benim hayatımdaki adamlara yalan söyleyerek dikkat çekmek isteme huyum sanırım tam olarak bu anda başladı. Çünkü yaptığım yaramazlıklar hakkında babama bir daha asla doğruyu söylemedim. Annem ise her şeyi bilir, ama sesini istediği zaman yükseltir. Babam bana vuramaz ama ona vurur, annem kardeşime vuramaz ama bana vurur. Sonra gün geldi hayat hepimize vurdu =).
Direnmenin anlamı yoktu. Babam iş arkadaşlarından birine hem de onun gibi evli olan birine aşık olmuştu. Evet evet, kesinlikle aşık olmuştu. Ona şiirler yazıyordu. Fotoğraflarını bilgisayarındaki şifreli klasörlerde gizliyordu.( Ben o şifreleri kırana kadar, şifreliydiler.) Annem ne kadar delil varsa (notlar, şiirler, bilgisayar çıktıları, yazışmalar) biriktiriyordu. Kardeşim dağılmış vaziyetteydi. Anneme ilk başlarda inanmadığım için, artık annem benimle sorunlarını konuşmuyor, doğal olarak kardeşimle konuşuyor. Bütün bunlar olurken ben sürekli okula gidip gelmek zorunda kalıyorum ve evde tantana eksik olmuyor. İşte bu araların birinde ben sigaraya başladım.
Bütün bu olanların sonunda, ne olursa olsun hayatımda güvenebileceğim tek erkek olan babama… artık güvenmiyordum. Annemle nasıl eskisi gibi oluruz sorusunun cevabının, asla olduğunu kendime itiraf ettiğimde de artık kendime güvenmiyordum. Kardeşimi ise hep seveceğim ve onun hep çok iyi olması için elimden geleni yapacağım.
İşte tüm bu düşünceler içerisindeyken ve şişmanlık kendine güvensizliğimi müthiş bir şekilde tetiklerken sizin için seçenek nedir? Şu değildir mesela; seni anlayan, güvenebileceğin bir erkeği mutlaka bulacaksın ve çok mutlu olacaksın. Tüm bunlardan sonra bu seçene hasssssiktir diyorsunuz. Ama şu olabilir; nereden olursa olsun bir erkek bul,onunla seviş, bağlanma, kır, dök, parçala!
Evet, tabii ki bunlardan birini seçmedim. Ben hayatınızda görebileceğiniz en aptal insan olabilirim çünkü öyle bir şey yapmaya kalkıştım ki olmadı. Şu durumda olmayacak tek şey, takdir edersiniz ki iki seçeneği aynı anda gerçekleştirmeye çalıştırmaktır. İnternetten tanıştığın bir adama güvenmek, onunla sınırsız telefon sexi yapmak, görüşmek mümkünse bunu gerçekten yapmak, hayatının bu aptal evresinde onun varlığıyla mutlu olduğunu düşünmek, her şeyi ona göre ayarlamak ve işin sonunda da kandırıldığını öğrenip ağzına geleni saymak,sövmek ve inanılmaz bir kalp yarasıyla baş başa kalmak. Sanki yaşadıkların gerçekmiş gibi…
Bu olayın üzerinden 1 yıl kadar geçince, yaşadıklarınızın gerçek olmadığını ve hislerinizi aslında sizin beyninizin yarattığını anlayabiliyorsunuz. Belki bazı insanlar bunu daha kısa sürede fark etmiştir ama benim fark etmem baya bir vakit aldı, bir o kadar da gözyaşı. Kanla dökülen hiçbir göz yaşı unutulmazmış. Ben bunların hiçbirini unutmuyorum. Çünkü her seferinde elime bıçağı aldım ve kalbime ben sapladım. Kanla akıttığım hiçbir göz yaşını unutmadım… Babamın annemi aldatışını ve ailemize ihanetini unutmadım… Hakan’ın beni acımasızca kandırışını unutmadım… Akılsızın beni başkasına nasıl tercih ettiğini unutmadım… Hiçbirini unutmadım…
Ama şunu biliyorum ki, bu duygu bana sadece bu yazıyı yazdırıyor. Benim bunları unutmamam hiçbir şey ifade etmiyor. Sadece omuzlarıma bir yük daha. Evet bunu biliyorum ve bununla yaşamayı öğreniyorum. Bunu istediğim için yapıyorum. Ne derler bilir misiniz bilmem “ Never forget… Never forgive…”  ;)
Au revoir!

1 yorum: